Öncelikle biraz bu yazımdaki içerik ile de bağlantılı olduğundan, biraz da beni yeni yazılar yazmaya motive ettiğinden dolayı önceki yazılarımla ilgili olumlu bildirimleriniz ve beğenileriniz için teşekkür ederim.
Güneş gibi ol şefkatte, merhamette.
Gece gibi ol ayıpları örtmekte.
Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte.
Ölü gibi ol öfkede, asabiyette.
Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Mevlana Celaleddin Rumi
Günlük hayatımızda, bazı kişilerden bahsederken; “İçi dışı bir”, “Ne ise o”, “Gizlisi saklısı yok”, “Özü sözü bir” “Dobra” gibi ifadeler kullanılırız. Bu kişilerin ortak özelliklerine baktığımızda iletişimde çok başarılı olduklarını, yakın ilişkiler kurduklarını, kendilerini açtıklarını görürüz. Ama herkes böyle değildir, bazen insanların saklamak istedikleri kendine özel şeyleri vardır, bazen de farkında olmadıkları özellikleri ya da belli bir ana kadar ortaya çıkmayan özellikleri olabilir. İletişimde en iyi olan sanırım Mevlana’nın da belirttiği gibi; olduğumuz gibi görünmek ya da göründüğümüz gibi olmak.
Geri bildirim
“Kendini bil” başlıklı yazımda geri bildirimden bahsetmiştim. Aslında geri bildirim ile farkındalık birbiriyle bağlantılı kavramlar. İletişim kalitemizi yükseltmek, ilişkilerimizi iyileştirmek, anlaşılmak ya da yanlış anlaşılmamak için ilk şartlardan biri sanırım farkındalık.
Farkındalık
Bireysel kişiliğimiz başkaları tarafından bizim davranış şeklimize bakarak algılanır. 1950 li yıllarda Joe Luft ve Harry Ingham adlı iki Amerikalı, kendi isimleri ile anılan Johari Penceresi modelini geliştirdiler. Bu pencere ile bir iletişim sürecinde kişinin kendi kişiliğinin algısını göstermesi mümkündür. Johari Penceresi aşağıdaki resimde gösterildiği gibi dört alandan oluşur.
Şimdi kısaca bu alanları inceleyelim;
A Alanı (Arena, Açık Alan):
BEN BİLİYORUM, BAŞKALARI DA BİLİYOR
Benim de başkalarının da bildiği davranışlarımı anlatır. Ben de farkındayım……………..durumlarda …….davrandığımı başkaları da farkında. Ailenizde, arkadaş ya da iş çevrenizde sizin ve çevreniz tarafından bilinen özellikleriniz bu alana girer. Örneğin neşeli, sempatik, sabırsız, yardımsever, sıcakkanlı vb. şeklinde sıralayabiliriz. Yani kartlar açık.
B Alanı (Gizli Alan )
BEN BİLİYORUM AMA BAŞKALARI BİLMİYOR
Benim bildiğim ancak başkalarının bilmediği veya başkalarına göstermediğim veya göstermek istemediğim davranışlarımı tarif eden bölümdür. Bu davranışlarım başkalarından gizlenmiş davranışlardır. Her insan hayatının bir döneminde günlük tutmuş ya da hala tutuyordur. (Gerçi şimdi sosyal ağlar sayesinde çok ihtiyaç kalmadı, uygulamayı açar açmaz hemen bugün kendini nasıl hissediyorsun diye soruyor) Özellikle geç kızlar eskiden çok tutardı, dışarı da çok çıkamıyorsa tüm özelini buraya yazar ve annesi de bu günlüğü – ve oradaki isimleri – ele geçirmek için uğraşırdı. Teşbihte hata olmaz derler, bu alanda bizim kendimizde saklı olan ve dışarıya açmadığımız özelliklerimizi ifade eder.
C Alanı ( Kör nokta )
BAŞKALARI BİLİYOR AMA BEN BİLMİYORUM
Bu alan farkındalığın kör noktasıdır yani başkaları tarafından bilinen ancak benim farkında olmadığım davranışlardır. Örneğin çok yakın tanımadığınız birileri ile yemek yediniz ve karşınızdaki kişinin ağzına takıldı gözünüz. Dişinde salatadan bir parça kalmış, farkında değil ama siz de bir türlü söyleyemiyorsunuz. Askerlik yapanlar bilirler, yatakhane çıkışında boy aynaları vardır; “Kıyafetini düzelt” gibi talimatlar vardır. Hepimiz sabah evden çıkmadan ya da bazen gün içinde nasıl olduğumuzu görmek için aynaya bakarız, varsa eksiğimiz düzeltiriz. Eğer aynaya bakmadıysak ve bir eksiğimiz varsa, örneğin yakamız katlanmışsa bir arkadaşımız hemen düzeltir. Ancak bu fiziksel özelliklerimiz ile ilgili bir farkındalık sağlar. Davranış ve ruh halimiz ile ilgili özelliklerimizi bize söyleyecek böyle bir ayna yok – Pamuk Prenses Masalındaki ayna hariç – Yani bizim farkında olmadığımız ama etrafımızdakilerin fark ettiği birçok özelliğimiz mevcut.
D Alanı (Bilinçaltı)
BEN BİLMİYORUM BAŞKALARI DA BİLMİYOR
Bu alan bilinçaltının neden olduğu davranış biçimlerini tarif eder. Ne ben ne de başkaları davranışlarımın sebebini bilmezler. Bu bölüm psikoloji bilimi tarafından incelenmektedir. Yıllar önce Kapadokya’ya otobüs ile bir tura katılmıştık. Tur dahilinde sıra Derinkuyu adı verilen yeraltı şehrini ziyarete gelmişti. Öncesinde rehberimiz kapalı yer fobisi olan olup olmadığı ve varsa girmemelerini istedi. Bu uyarı üzerinde birkaç kişi ayrıldı. Kapalı yer fobisi farkındalığı olanlar bizim için Gizli alandaydılar, sonra bildirince açık alana geçtiler. (Normali de bu yoksa hiç kimse sabah tur otobüsüne bindiğinde ”Günaydın, adım Metin, benim kapalı yer fobim var, sabırsızım, telaşlıyım gibi tüm özelliklerini etrafa bildirmez). Fakat tam çok dar olan giriş ağzından eğilerek yürümeye başladığımızda bir kaç kişi kendini kötü hissetti ve geri çıktı. İşte bu kişiler için kapalı yer fobisi D bölgesinde yani bilinçaltındaydı ve o güne kadar hiç açığa çıkmamıştı. Ne o kişiler biliyordu ne de etrafı. Genelde bu tarz özelliklerimiz de bize çocukluğumuzdan kalmadır, belki bu kişiler ya bir ceza aldılar ve bir dolaba kapatıldılar, ya da bir odada kilitli kaldılar vb.
Açık alanımızı nasıl büyütebiliriz?
Buraya kadar tanımlamalar ve açıklamalar yaptık, peki ne olması gerekli. Yukarıda da belirttiğimiz gibi İletişimi; şeffaflık, samimiyet, özgünlük, güven ve dürüstlük açısından geliştirmek için Açık alanımızın büyük olması gerekli. Açık alanımızı büyütmek için yapmamız gereken iki şey var;
* Birincisi geri bildirim almaya açık olmak (Bunun yöntemlerini “Kendini bil” yazımda belirtmiştim.)
* Diğeri ısrarla bağlı olduğumuz davranış bicimizden ödün vermek.
Uygulama
Bunun ne derece mümkün olduğu kişinin öğrenmeye açık olup olmamasına bağlıdır. Eğitimlerimde değişim ile ile ilgili bir iki küçük uygulama yaptırırım. Çok bilinmekle birlikte bunları siz de deneyebilirsiniz. Birincisi boş bir kağıda adınızı soyadınızı yazı, sonra kalemi diğer elinize alın ve altına tekrar adınızı soyadınızı yazın. Nasıl oldu? Zorlandınız mı? Özellikle bazen kullandığı kolu kırılanlar çok kısa sürede işlerini diğer elleriyle yapmaya alışıyorlar. İkinci uygulama kollarınızı kavuşturun, şimdi serbest bırakın ve tam tersi kavuşturmayı deneyin. Kolay oldu mu? Ne hissettiniz?
Değişmek mümkün mü?
Bazen değişimden çok korkarız, hatta inanmayız. Zaten kültürümüzde de “Ağaç yaşken eğilir”, “7 sinde ne ise 70 inde de O”, “Can çıkar huy çıkmaz” gibi sözler de bizim değişime inancımızı azaltmıyor değil mi? Ama aslında istersek değişmek mümkün. Tesadüfen bugünkü gazete bir araştırma sonucu yayınlandı; Oxford Üniversitesi’nin bu yıl yayınladığı mutluluk raporuna göre: “İnsan değişir. Huyu da suyu da alışkanlıkları da karakteri de…” Önemli olan farkında olmak ve karar vermek.
Teknikler ve etkileri :
• Başkasının kendini nasıl gördüğünü bilmek ve onu ciddiye almak.
• Sizin sınırlarınızı aşan davranışlarda zamanında geribildirim vermek.
• Kendi farkındalığınızı arttırarak geribildirim almaya ve vermeye açık olmak.
• Kurallara uygun geribildirimde bulunduğunuz taktirde, karşı taraf sizi önyargısız dinlemeye hazır olacaktır.
• Dolayısıyla davranış değişikliğine karşı direnç azalacaktır.
• Kendi durumunuzu yansıtıp geleceğe yönelik yeni davranış biçimlerini deneme şansınız oluşacaktır.
Geri bildirim konusunda meşhur Yeşil Kuyruk hikayesi çok hoşuma gider;
Eğer bir kişi yeşil kuyruğunuz var diyorsa deli diyebilirsiniz, iki kişi aynı şeyi diyorsa bana komplo kuruyorlar diyebilirsiniz ama daha fazla kişi diyorsa o zaman dönüp bir bakarsınız…
Bu teorinin işverenin çalışanlarını seçerken ve takım kurarken büyük rol oynaması gerektiğini düşünüyorum, çünkü farklı karakterlerle farklı problemler daha hızlı çözülebilir.
Kendini Açma
Sağlıklı ilişkiler için kendinizi açmamız gerek. Kendinizi geri çekersiniz, çünkü reddedileceğinizi ya da onaylanmayacağınızı düşünürsünüz. Kendini açma, herkesle olan ilişkilerinizi heyecanlı hale getirir ve kişilerle yakınlık sağlar. Açıklık getirir ve hareketlendirir. Kendinizi açmanın önüne geçemezsiniz. Kendinizi açma basit bir şekilde şu şekilde tanımlanır: Kendinizle ilgili bilgi iletmek.
Öncelikle, iletişim, kendini açmanın diğer tarafında başka bir kişinin olduğu anlamına gelir. İç gözlem ve kendiniz hakkında bir günlüğe ya da anı defterine yazmak kendini açma olarak görülmez. İletişim, aynı zamanda, el ve kol hareketleri, duruş ve ses tonu gibi sözel olmayan dil yoluyla açığa vurma anlamına da gelir. Yukarıdaki cümlede verdiğim bilgi, karşı tarafa anlattığınız şeyin, onun için yeni bir bilgi olduğu anlamına gelir, eski konuların ve hikayelerin yeniden bir araya getirilmesi değil. Bu tanımdaki anahtar sözcük: Kendinizdir. Bu kendi gerçek benliğinizdir.
Kendinizi Nasıl Görüyorsunuz? (Johari Penceresi Testi)
Mevcut durumunuzun Johari penceresindeki yerini öğrenmek için Johari Penceresi Testini kullanabilirsiniz. Muhtemelen bazılarınız bir eğimde vb. bu testi doldurduysanız ve hala sizdeyse tekrar doldurup değişimizi gözlemleyebilirsiniz. Doldurmayanlar ilgili testi internetten bulup doldurabilirler ya da bulamazsanız bu testi ve kendini tanıma testlerini e-mail adresinizi bana bildirirseniz size ulaştırabilirim.
Açık alanınızın artması dileğiyle.
İletişim için e-mail adresim : okaya45@gmail.com
Diğer yazılarım (Özellikle “Kendini bil” yazımı da bu yazı ile birlikte okursanız daha faydalı olur.)
https://www.linkedin.com/today/post/articles/58945645?trk=prof-sm
Aslan Masalı da bu yazım ile ilgili güzel bir hikaye.
Saygı ve sevgilerimle
Osman Kaya