Üç hikaye ve görecelilik

Anlama ihtimalleri

Düşündüğünüz, Söylemek istediğiniz, Söylediğinizi sandığınız, Söylediğiniz, Karşınızdakinin duymak istediği, Duyduğu, Anlamak istediği, Anladığını sandığı, Anladığı…

… arasında farklar vardır. Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal var…

Amerikalı’lar ve İspanyol’lar

Amerikalı’lar ve İspanyol’lar arasında aşağıdaki gibi bir diyalog olmuş ve Deniz Navigasyon kanalı 106’dan (Finisterra/Galicia) kaydedilmiş:

İspanyol’lar

“Burası A-853, çarpışmadan kaçınmak için lütfen rotanızı 15 derece güneye çevirin. Su anda 25 deniz mili uzaklıktasınız ve tam üzerimize doğru gelmektesiniz”

Amerikalı’lar:

“Asil siz kendi rotanızı 15 derece kuzeye çevirin”

İspanyol’lar:

“Negatif! Tekrarlıyoruz, rotanızı 15 derece güneye çevirin”

Amerikalı’lar:

“Sizinle ABD gemisinin kaptanı konuşuyor, kendi rotanızı derhal 15 derece kuzeye çevirin!”

İspanyol’lar:

“Önerinizi makul ve mümkün bulmuyoruz. Bize çarpmak istemiyorsanız rotanızı 15 derece güneye çevirin”

Amerikalı’lar:

(Sesini yükselterek) “Sizinle ABD deniz filosunun büyüklükte ikinci uçak gemisi USS Lincoln’un kaptanı Richard James Howard konuşuyor, beraberimizde iki kruvazör, avcı uçakları, dört denizaltı var. Ayrıca bizi hücumbotlar destekliyor. Size TAVSİYE etmiyorum, EMREDİYORUM! Rotanızı 15 derece kuzeye çevirin, aksi halde filomuzun emniyeti için gereken tedbiri alacağız! Derhal rotamızdan çekilin gidin!

İspanyol’lar:

“Sizinle Juan Manuel Salas Alcantara konuşuyor, burada iki kişiyiz. Beraberimizde bir köpek, akşam yemeğimiz, iki şişe bira ve bir de kanaryamız var. Kanarya şu anda uyuyor. Ayrıca bizi radyo istasyonu Cadena Dial de La Coruna” destekliyor.

Şu anda İspanya’nın Finisterra Galicia kıyısında ve A-853 numaralı deniz fenerinde olduğumuzu, buradan hiç bir yere gitmeye niyetimiz olmadığını söyleyelim. Deniz fenerimizin İspanya’daki deniz fenerleri arasında büyüklük açısından kaçıncı sırada olduğu konusunda hiç bir fikrimiz yok. Kayalık sahillerimize kafadan geçirmek üzere yönlenmiş lanet geminizin emniyeti için istediğiniz lanet tedbiri alabilirsiniz. Ama yine de ısrarla tavsiye ediyoruz rotanızı 15 derece güneye çevirin.

Amerikalı’lar: Okey, anlaşıldı. Teşekkürler.

Kim daha zengin?

Kayseri’li ile Adana’lı kim daha zengin diye yarışıyorlarmış. Kayseri’li

-Bizim arazilerimiz o kadar büyük ki sabah arabamıza biniyoruz, akşama kadar gidiyoruz ve arazimiz bitmiyor

Adana’lı:

-Bizim de öyle eski bir arabamız vardı, sattık.

Beni duyuyor musun?

Adam artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından şüpheleniyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. Ancak karısını kırmadan, onu incitmeden ona nasıl yaklaşması gerektiğinden pek de emin değilmiş. Bu durumu konuşmak için hemen aile doktorunu aramış. Doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için ona çok basit bir yöntem önermiş: “Yapacağın tek şey şu, karından kırk adım ileride dur. Normal bir konuşma tonuyla ona bir şeyler söyle. Eğer duymazsa ona yaklaş, 30 adım ilerisinde aynı şeyi ona tekrarla, sonra 20 adım. Cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla”

O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam, doktorun tavsiye ettiği yöntemi uygulamaya koymuş. 40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş:

-Hayatım, bu akşam yemekte ne var? Cevap yok.

Mutfağa biraz daha yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış:

-Hayatım, bu akşam yemekte ne var? Gene cevap yok.

Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş:

-Hayatım, bu akşam yemekte ne var? Durum çok ciddi. Hala cevap yok.

Adam mutfağın kapısına gelmiş, artık mesafe iyice azalmış ve aynı soruyu tekrarlamış:

-Hayatım, bu akşam yemekte ne var? Gene cevap alamamış.

Bu defa, karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu büyük bir merakla tekrar sormuş:

-Hayatım, bu akşam yemekte ne var?

Karısı: -Hayatım, beşinci kez sana söylüyorum, Tavuuuk!

Üniversite’de mekanik derslerini aldığımız çok ünlü bir hocamız vardı, dinamik derslerinde bir soru sorduğunda cevabı alır fakat yeterli bulmaz “-Efenim, hangi eksen takımına göre?” diye ilave ederdi. Bu Einstein’dan bildiğimiz meşhur “İzafiyet Teorisi” ya da daha Türkçesi “Görecelilik”. İlişkilerimizdeki anlaşmazlıkların büyük çoğunluğu karşıdakinin fikirlerini, doğrularını önemsememe, kabullenmemeden kaynaklanır. Bize göre doğru olan bir şey başkasına göre yanlış, ya da tam tersi olabilir. Bazen bir şirkette yönetici değişir, yeni yönetici insanların yaptıklarını sorgular veya yanlış bulur. Ancak bu bir önceki yöneticinin yönetim tarzı ve kararlarıydı ve çalışanlar bunları uyguladı. Yeni yöneticinin farklı doğruları olacaktır, bu eski yöneticinin ya da çalışanların yanlış yaptığı anlamına gelmez. Kişisel ilişkilerde de herkesi kendi halinde değerlendirmek, olduğu gibi kabul etmek; anlaşmazlıkta acaba bazen hata bizde mi diye düşünmekte fayda var. Doğru ya da yanlış, ama kime göre?

Belki de genelde düşündüğümüz gibi sorun sadece karşımızdaki kişilerde olmayabilir. Sorunların sebebini biraz da kendimizde aramalıyız. Sürekli olarak karşımızdakiler için, beni dinlemiyor, beni anlamıyor diyenler için, acaba onlar karşılarındaki kişileri, duyuyor ve anlayabiliyorlar mı?

Yine aynı konuya geliyoruz, bir şeyi değiştirmek istiyorsak herhangi bir yerde veya bir zamanda, işe başkalarından değil kendimizden başlamalıyız. Nedense bunu herkes bilir, yazar, anlatır, söyler ama bir türlü uygulamaz. Neden şimdi başlamayalım? Bu arada anlayabilmek ayrı şey, anlaşabilmek ayrı. Bunu da hep hatırlayıp kendimizi de anlaşamıyoruz diye üzmeyelim. Mevlana’nın dediği gibi, “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.”

Sevgi ve saygılarımla

Osman Kaya

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir