İnsanın, sosyal bir varlık olarak iş ve özel hayatında, mutlu ve başarılı olacağı, sürekli öğrenip gelişeceği, işine, topluma, çevresine katkı sağlayabileceği, güvenli ilişkiler kuracağı ve her anını dolu dolu geçirebileceği bir hayatı yaşaması öncelikle kendini bilmesi, tanıması ve sonra da yönetmesinden geçer. Bunun için ise aşağıdaki bazı kritik soruları kendisi için cevaplaması önemli bir aşama olacaktır.
Neyi en iyi yaparım?
İster aile ya da öğrenim hayatı, ister iş hayatı olsun, genelde kişinin zayıf yönlerine odaklanılır ve onların geliştirilmesine çalışılır. Öğrenciyken öğretmen ya da veliler öğrencinin zayıf derslerine bakarlar ve onları iyileştirmesini söylerler. İş hayatında da yöneticiler performans değerlendirmeler sonunda çalışanın zayıf yönlerini geliştirmesini tavsiye eder ve eğitim-gelişim planları da bu doğrultuda yapılır. Fakat daha önemlisi ve isabetli olan kişinin yeteneklerini, güçlü alanlarını ortaya çıkararak daha da iyileştirmektir sanırım. Bu sayede kişi güçlü olduğu konuda faaliyet göstereceği için daha başarılı ve dolayısıyla mutlu olacaktır. İş hayatında şirketin Güçlü ve zayıf yönleri ile fırsat ve tehditlerin belirlenmesinde kullanılan “SWOT” analizi, kişisel olarak ta kullanılarak bireysel olarak güçlü yönler bulunabilir. Bu adımdan sonra tespit edilen güçlü yönler daha da geliştirilmeli; kısa, uzun ve orta vadeli planlar ile hedefler belirlemeye – özellikle yazılı olarak – ve belli zamanlarda durum kontrol yapmaya çalışılmalıdır. Bunun yanında “T” modeli gibi her şey hakkında bir miktar bilgi sahibi olup, ama tek bir konuda da en iyi olmak en isabetli seçim olur. Bir kişinin entelektüel ve güncel konularda bilgi sahibi olması önemlidir diye düşünüyorum.
İş yapış şeklim nasıldır?
Kültürümüzde “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” diye bir söz var. Kesinlikle katılırım. Dolayısıyla herkes işini yaparken birikimi, bilgisi, isteği ya da motivasyonu ile işine az ya da çok birçok şey katabilir. Önemli olan kişinin işi nasıl yaptığı bilmesi, planlamalarını, faaliyetlerini buna göre yapmasıdır. Bunun yanında etraftaki konusunda başarılı kişiler örnek alınmakla birlikte kesinlikle ona benzemeye çalışmamak gerekir. Dünya da her kişi özeldir, tektir ve benzeri yoktur, dolayısıyla kendiniz olun (başka bir deyişle şeridinizde kalın!).
Öğrenme ve uygulama tarzım nedir?
Psikoloji, eğitim bilimleri, matematik, vb. birçok disiplinde Davranışsal Okul’dan, Gestalt Kuramı’na; NLP’den Kolb öğrenme stillerine kadar birçok öğrenme stili olduğunu biliyoruz. Bazı insanlar dinleyerek, bazıları okuyarak, bazıları, yazarak, bazıları da yazarak öğrenir, dolayısıyla kişi öğrenme tarzını öğrenmesi ve bunu eğitim ve iş hayatında kullanması başarısına olumlu katkıda bulunacaktır. Buradan yola çıkarak kişinin çalışma hayatında işi nasıl yaptığını, nasıl öğrendiğini, işyerinde ilişkilerinin nasıl olduğunu kendine sorması ve öğrenmesi ve yine karar alıcı mı, emir altında çalışan mı ya da takım üyesi mi – tek başına çalışan mı gibi özelliklerini bilmesi ve bu doğrultuda mizacına uygun bir iş ve işyerinde çalışması daha doğru olacak ve daha mutlu olmasını sağlayacaktır.
Sabahları aynada nasıl birini görmek istiyorum?
Sosyal bir varlık olan insanların birlikte yaşantısını düzenleyen kurallar belirlenerek kanunlar şeklinde yazılı hale getirilmiştir. Bunun yanında yazılı olmayan, tanımlanamayan, ama birlikte yaşamanın gerektirdiği Ahlak kuralları da vardır. Tüm bunların yanında kişinin özeleştiri yapacağı, kendini sınayacağı “Değerleri” vardır, buna vicdan da diyebiliriz. Her sabah aynaya baktığınızda nasıl birinin görmek istersiniz? Tarif ettiğin şeyler sizin değerlerinizdir. Dolayısıyla eğer maaşlı bir çalışan isek şirketiniz ile sizin kişisel değerleriniz birbiri ile örtüşmüyorsa bu konuda tekrar düşünmeniz gerek. Eğer kendi işinizi yapıyorsanız, kısa vadeli sonuçlar için mi yoksa uzun vadeye odaklanarak mı yürütülmesi gerektiği de aynı şekilde bir değerler sorunudur.
Hangi işi yapmalıyım?
İnsan kendine uygun işi ya da mesleği 20’li yaşlarda keşfedebilir, ancak eğitim sistemimizden dolayı eğer üniversite öğrenimi yapılıyorsa zaten bir iş-meslek seçilmiştir. Dolayısıyla bu zamana kadar kişinin şu üç sorunun cevabı öğrenmiş olması gerekmektedir: Güçlerim nelerdir? Bir işi nasıl yerine getiririm? Değerlerim nelerdir? Bundan sonra, nereye ait olduklarına karar verebilirler ve vermelidirler de. Doğru sorular ile kişinin kendine uyan mesleği bulması ve yapması, Konfüçyus’un dediği gibi ömür boyu çalışmamasını sağlar. Diğer durumda sevdiğim işi yapamadığımız için yaptığımız işi sevmemiz kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Katkım ne olabilir?
İnsanoğlu yüzyıllardır hep emir altında yaşamış, çalışmış ve hayatını sürdürmüştür, dolayısıyla ona hep yapması gerekeni söylemişlerdir. Ancak günümüzde bilgi toplumu ile artık kişi tam tersine “katkım ne olabilir?” diye sormaya başlıyor. Bir iş ya da organizasyonda yapabileceğiniz katkının farkına varıp hayata geçirmelisiniz. Bu konuda uygulayacağınız “SMART” hedef çalışması ile bunun daha etkili yapabilirsiniz. Steve Jobs’un dediği gibi : “Zeki insanları işe alıp sonra onlara ne yapacaklarını söylemek mantıklı gelmiyor. Biz zeki insanları işe alırız ki bize ne yapacağımızı söylesinler.”
İlişkilerde sorumluluklarım neler?
İlk bölümde de bahsettiğimiz gibi sosyal bir varlık olan insan ister bir işyerinde çalışsın, ister kendi işini yapsın, insan ilişkilerinde sorumluluğa sahip olmalıdır. Bunun için öncelikle diğer çalışanları ya da iş yaptığınız kişileri de sizin kadar bir birey olduğu gerçeğini kabul etmelisiniz. Çalışma arkadaşlarınızı, yöneticilerinizi ve patronlarınızı gözlemlemeli, tanımalı, iş yapış şekillerini öğrenmelisiniz onları en etkin kılan şeylere kendilerini uyarlamaktır. Aslında bu, patronu yönetmenin sırrıdır. İş yerlerinde artık ilişkiler güce değil, güvene dayanmaktadır, birbirinizi sevmeseniz de birlikte çalıştığınız insanları anlamalı ve onlara güvenmelisiniz. Ancak iletişimin daha da nitelikli olması için “geri bildirim”i etkin kullanıp, Johari Pencerisini iyi analiz edip “Açık Alanlarınızın” fazla olması faydalı olacaktır. Bu şekilde farkındalık sağlanarak, gelişmenin önü açılmış olacaktır.
Yaşamımın ikinci yarısı nasıl olacak?
Her ne kadar çalışma hayatına yeni başlayanlar için emeklilik yaşı çok yüksek olsa da etrafımızda erken çalışmaya hayatına atılarak çok genç yaşta emekli olan birçok tanıdığımız vardır eminim. Yıllarca özlemle beklenen emeklilik gelip çattıktan sonra durumun hiç te öyle olmadığı geç de olsa anlaşılmaktadır. Çünkü yıllarca her sabah kalkıp bir amaç için evden çıkanlar için artık onları yataktan kaldıracak bir sebep kalmamıştır. Dolayısıyla amaçsızlık ve zamanı değerlendirememe zamanla problem yaratmaya başlar, kişi “artık bu dünyada işim kalmadı” psikolojisini de bürünürse ömrün sonu pek uzak değildir artık.
Yıllar önce bir konferansta Ender Saraç’ın emeklilik ve sağlık hakkında bir konuşmasını dinlemiştim. İnsanlar emekli olduğunda artık beyin “senin görevin tamamlandı” mesajını vücuda gönderiyor ve ömrün sonu yaklaşıyordu. Zaten halk arasında emekli olup çok kısa sürede vefat edenler için “ne güzelde tam rahata ermişti, zamansız aramızdan ayrıldı” sözünü çok duyarız. Dolayısıyla hayatımızın ikinci yarısı dediğimiz bu dönemi iyi geçirmek bizim elimizde.
Ancak bunun için tabir yerindeyse yumurta kapıya dayandığında harekete geçmek geç olacaktır. Bu yüzden orta yaşlarda, o çok beklediğiniz emeklilik gelip çattığında ne yapmak istediğinizi iyice belirleyip, planlarınızı önceden yaparak gerekli hazırlıkları yapmalısınız. Bu çalışmayacaksınız anlamına gelmiyor, ancak eğer çalışmaya devam edeceksiniz mümkünse yaptığınız işe devam edebilirsiniz. Ancak maaşlı çalışıyorsak ve emeklilikten dolayı işinizi bırakmanız gerektiğinde ne yapacağınıza karar vermeniz ve hazırlıklarınızı önceden yapmanız gerekecektir. Eğer çalışmayacaksınız diğer alternatifler ya bir sosyal faaliyette bulunmak, ya bir hobi ile uğraşmak vb. olabilir. Fakat her ne olursa olsun bunu orta yaşlarda planlayıp eksiklerinizi gidermeniz gerekecektir. Bu biraz da “Maslow” un ihtiyaçlar hiyerarşisini hatırlatıyor. Kişinin maddi ve sosyal ihtiyaçlarını karşılandıktan sonra piramidin en üstündeki “kendini gerçekleştirme” ihtiyacı doğuyor.
Saygılarımla
Osman Kaya